DOĞRU STATÜ EĞİTİM KURUMLARI
MUTLU VE BAŞARILI ÇOCUKLAR YETİŞTİREBİLMEK
25 Ekim 2018
Var olduğumuz andan itibaren genlerimize kodlanmış olan bilgiler ve çevresel faktörlerin de etkisi ile hayatı yaşamaya başlarız. Atalarımızdan kalan bilgilerimizi ve çevreyi keşfederek öğrendiklerimizi bizden sonra gelenlere aktarırız. Bu aktarım olayında evrimsel gelişmişliğimiz büyük bir role sahiptir. Diğer türlere ait olan canlılar yavrularını yetiştirirken, evrimsel öğrenilmişliklerini ve içgüdüsel dürtülerini kullanırlar. Ancak bizler hem kendimizi hem de evreni sorgulama, anlama ve araştırma boyutuna geçtiğimiz için yavrularımızı yetiştirirken daha farklı tepkiler göstermekteyiz.
Uzun yıllar boyunca yapılan araştırmalara göre üç ayrı ebeveyn tipi vardır:
Birincisi; kendi anne babasından gördüğü şekilde çocuk yetiştirenler,
İkincisi; kendi büyütülme şeklinden memnun olmadığı için anne babasının tam tersi davrananlar,
Üçüncüsü; sürekli bu konuda okuyan, düşünen, kendini geliştiren anne babalar.
50 yıldır bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki; üçüncü gruptaki ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklar daha mutlu, başarılı ve sağlıklı yetişkinler oluyor ve bu durum bizlere çocuk yetiştirirken dikkat edilmesi gereken bazı önemli temel noktaların olduğunu ortaya koyuyor.
1. Sevgi:
Sevgi içten gelen bir bağlılıktır ve gözlerini açtıkları andan itibaren bizleri gören çocuklarımızı yaşamlarının her anında kelimelerle ifade edemesek bile onları önemsediğimizin bilincinde olarak yetiştirmeliyiz. Yoğun çalışma hayatlarımızın içerisinde onların daha güzel bir geleceğe sahip olması için çabalarken aslında onları ne kadar yalnız bıraktığımızın da farkına varmamız gerek.
Gün sonunda ya da haftanın belirli günlerinde kaliteli zamanlar geçirmek, çocuğumuzla aramızdaki bağları daha da kuvvetlendirecektir. Yaptığı ve yapacak olduğu her türlü hatanın onu daha da olgunlaştıracağını, kararlarını bizimle paylaşmasından mutluluk duyacağımızı belirterek, her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Sevgi-saygı ve hoşgörüyü aramızdaki en temel anlaşma kabul edip geçen yılları bu üç temel üzerinde inşa etmeliyiz.
2. Sağlık:
Çocuklarımızı yetiştirirken, onlara kendi vücutlarını tanıtmalıyız. Sahip oldukları bedenleri hakkında ne kadar çok bilgiye sahip olurlarsa dışarıdan gelecek tehlikelere karşı kendilerini daha iyi koruyabilirler. Onlara kendilerini keşfetmeleri için ortamlar oluşturmalıyız. Hem beslenmeleri hem de yaşayış koşulları için ideal bir ortam hazırlamalıyız. Tüm bunları yaparken kendi öz bakımlarını yapabilmeleri için de yönlendirmeliyiz. Spor, müzik, dans gibi birçok aktiviteyi ona yüklemek yerine, çocuğumuzun kendi ilgi ve isteklerine göre seçimler yapmalıyız.
3. Sağlıklı ilişkiler kurabilme ve sürdürebilme:
Hep duyarız, çocuk evdeki yaşantının aynasıdır diye. Eşimizle ve çevremizdeki insanlarla kurduğumuz ilişkilerle çocuğumuz için birer rol model haline geliriz. Olaylar karşısında verdiğimiz tepkileri, çocuklarımız da kendi davranışlarına yansıtır. Hayatımızdaki her şey her zaman yolunda gitmeyebilir; inişiler ve çıkışlar yaşayabiliriz. Önemli olan, bu gibi durumlarda verdiğimiz tepkilerdir ve eğer zorluklar karşısında güçlü duran çocuklar yetiştirmek istiyorsak onların her an bizi izlediklerini unutmamalıyız. Çocuğumuzun hem arkadaşları hem de karşı cinsle kuracağı duygusal ilişkinin modelini davranışlarımızla biz çizmekteyiz.
4. Stres ve öfke:
Yoğun iş hayatımız, ev içerisinde sorumluluklarımız ve diğer tüm etkenler stres seviyemizi etkilemektedir. Yetiştirdiğimiz çocukların sabırlı ve hoşgörülü olmasını istiyorsak ev içerisindeki davranışlarımızı, stresi ve öfkeyi dışarıda bırakacak şekilde düzenlemeliyiz. Elbette onları tamamen yalıtılmış bir fanusun içindelermiş gibi yetiştiremeyiz; ancak zaten çocuğumuzla aramızdaki ilişkide mutlaka stresli zamanlar da yaşayacağız. Buna ek olarak gün içerisinde kendi meselelerimiz yüzünden yaşadığımız stres ve öfkeyi eve taşımamalıyız.
5. Eğitim ve öğrenim:
Eğitimin bir işlevi de bireyin bir şeyler için hazır olmasını sağlamaktadır. Bireyin hazır olması gereken şey ise kuşkusuz yetişkin yaşamının sorumluluk ve ayrıcalıklarını yaşayıp daha da ileri götürmektir. Çocuklarımız bir eğitim kurumu olan okullarda doğal ve toplumsal çevresini tanıyarak bunlardan en iyi şekilde yararlanan ve temel ihtiyaçlarını dengeli bir şekilde karşılama yollarını öğrenir. Böylece eğitim bireyin kendini gerçekleştirmesinde katkıda bulunur. Bu gerçekleştirmede en somut gösterge eğitilmiş bir insanın eğitilmemiş bir insan ile kıyasladığında kendisi ile ilgili önemli olan şeyleri daha iyi bilmesidir.
6. Davranış:
Yaşadığımız toplumların sahip olduğu “toplumsal ahlak bilinci” çocuk yetiştirmede önemli bir etkendir. Sahip olduğumuz yargıları dikte etmek yerine çocuklarımızın kendi değerlerini oluşturabilmeleri için onlara fırsat sağlamalıyız.
Çocukları, ailenin bir üyesi ve kendi içinde bağımsız bir birey olarak gören; çocukların aklını, farkındalığını ve becerilerini küçümsemeyen, fikirlerini soran ve konuşmasını saygısızlık olarak değerlendirmeyen; çocuklara kendi inanç kalıplarını uydurmaya çalışmayan ve geleneksellikten yenilenmeye geçebilen ailelerin yetiştirdiği çocuklar daha mutlu, sağlıklı ve başarılı yetişkinler olmaktadır.
En önemli öncelik olarak aileler, çocuğun ev içinde ve dışındaki görevlerini, sorumluluklarını yazılı ya da sözlü kurallar şeklinde oluşturmalıdır. Bu kuralların tutarlı bir şekilde aile bireylerince uygulanması, çocuğun sorumluluk altyapısını oluşturacaktır. Ayrıca bu kurallar aileye ilkeli ve prensipli bir yapı sağlayacaktır.
Son olarak çocuğumuzu olduğu gibi kabul etmeliyiz. Onu yargılamaktan ve çevresindekilerle kıyaslamaktan kaçınmalıyız. Eleştirmek ve her hatasını yüzüne vurmak yerine olumlu iletişimler kurup her şeyi konuşarak sevgiyle üstesinden konuşarak ve sevgiyle her şeyin üstesinden gelebileceğimize inanmalıyız. Yunus Emre’nin dediği gibi “Sevgi gelince tüm eksiklikler biter.”
Çocuğunuzu çok sevin, sevdiğinizi gösterin ve değerli olduğunu hissettirin…