DOĞRU STATÜ EĞİTİM KURUMLARI
EĞİTİME YOLCULUK
25 Haziran 2018
Eğitim tarihi insanlık tarihidir, düşünce tarihidir. Düşüncenin söz konusu olduğu her zerrede arayış vardır, felsefe vardır; en kestirme ifadeyle insanın kendisi vardır. Tarihi bile eğitimle başlatıyoruz, yani yazıyla. Yazı Sümer tapınaklarında tomurcuklandı. Firavunun evi bir eğitim kurumuydu. Gılgamış, ölümsüzlüğün sırrını bilge kral Utnapiştim yani Nuh’tan öğrenmemiş miydi? Sokrates, gençleri tanrının emriyle erdemli olmaya çağırmaktan çekinmiyordu. İnsanoğluyla ilgili her türlü felsefi tefekkürün kaynağı sayılan pedagoji kadar insan zihnini kurcalayan çok az etkinlik bulunmaktadır. Eğitim, yeryüzü insan için yaşanabilir kıvama ulaştıktan bu günü kadar güncelliğini ve zorunluluğunu aynı derecede muhafaza etmiştir. Diğer birçok canlı türünün de yavrularını eğittiği bilinmektedir, fakat düşünebilme yeteneğinin büyük avantaj ve üstünlüğüne rağmen ana babasının bakımına en uzun süre muhtaç olan da insan yavrusudur. Sadece çocukluk dönemi birçok canlı türünün bütün hayatı kadar uzundur.
İlk günden itibaren ana baba tarafından verilen ve birkaç yıl süren eğitim daha çok çocuğun hayatta kalmasına, bir anlamda neslinin devamına yöneliktir ve zorunludur. Aile aynı zamanda çocuğa inanç, kültür ve davranışları, daha doğrusu kendisine benzetmeye çalışır. Daha sonra sosyal çevre çocuk üzerinde hesaplar yapmaya başlar; o da çocuğu kendi normlarına uydurmaya çalışır son olarak çocuk için en büyük ve kapsamlı hesabı yapan bir güç daha vardır ki, bu da devlettir. Aile, çocuğun toplumda bir statü kazanmasını istemekte; devlet, çocuğu eğiterek bu statüyü sağlamış olmaktadır. Fakat işin merkezinde olan çocuğun bu hesapların hiçbirinden haberi yoktur. Eğitimi, insan aklını her şeyin ölçüsü olarak kabul eden filozofların da gündeminde de görmekteyiz. Halka doğruyu anlatıp gençleri erdemli olmaya çağıran Sokrates, eğitimci filozofların ilklerindendir gençlere doğruyu anlatması için tanrı tarafından görevlendirildiğini, kimsenin duyamayacağı bir frekansta tanrının kendisine seslendiğini söylemektedir. Eflatun’un’’ Devlet’’i baştan sona bir eğitim kitabıdır. Kökenleri büyük oranda Eflatun’un ütopik ‘ Devlet’ ine dayanmakla birlikte, günümüz yönetim biçimleri olan demokrasi, kominizim, faşizmin eğitime büyük ölçüde önem verdiğini söyleyebiliriz.
Acaba binlerce yıldır sürüp giden bu değiştirme serüveninin günümüz eğitimine etkisi veya yansıması ne derecede olmuştur? Demokratik, komünist veya faşist eğitim anlayışlarının yeşermesinde antik felsefe, sinagog, kilise ve camilerin rolü nedir? Bu bağlamda siyasetin, ekonomik gücün, inancın, coğrafyanın hatta iklimin bile etkileyebildiği eğitimin evrim seyrini bilmek, tarih bilgimize bir şeyler katmasının ötesinde, eğitim felsefemizde bize farklı bir bakış açısı kazandırması açısından önemlidir.
21. yüzyılın bilgi çağı olduğu varsayılıyor bu bilgiden, binlerce yıldır ayakta durabilen miras kadar kalıcı bir medeniyet mi doğacak, yoksa iki parmak ucuyla yaratılan cansız virüslerin ateşine dayanamayacak kadar aciz, sanal bir kültür mü? Sümerli atalarımız beş bin yıl önce yazdıkları destanları bize ulaştırabildiler. Biz bir asır sonraki torunlarımıza ulaşacak bir miras bırakabilecek miyiz?
Kendi devşirme sistemimize, onun gibi görünmez uygulama şekline projeksiyonları tutmamızı gerektiren kaç haklı neden bulunduğunu sorgulamaya ihtiyacımız yok mudur? Toplumda görülen gerginliğin, güvensizliğin ve dejenerasyonun eğitim anlayışımızla bir ilişkisinin olmadığı söylenebilir mi? Kimi, eğitime teslim ettiğimizi biliyoruz, fakat eğitimi, kime teslim ettiğimizden emin miyiz?
"Eğitim denince hemen hevesleniriz. Gerçekte eğitimden anlayan çok az kişi vardır." diyen düşünür Goethe’nin bu tespiti, eğitimi üstlenen kurumların, tohumları bir daha çıkamayacak kadar derine mi, kuşlara yem olacak şekilde toprağın yüzeyine mi, yoksa ikisi arasında, rahatça filizlenip boy verecekleri bir yere mi serptiğini görmek için yıllarca beklemeyi göze aldığımızı varsayalım; yeşeren fidanın eğri, çiçeklerin solgun ve meyvesinin acı çıkmasının sorumluluğunu üstlenecek kadar erdemli ve yürekli bir eğitim kurumu var mıdır? O zaman çocuğumuzu, bir eğitim kurumuna emanet ederken bazı hususları ince eleyip sık dokumamız gerekmez mi? Eğitim kurumlarının hizmet anlayışı, gençlerin bakış açısı, modern dünyayı yorumlayış tarzı önemlidir. Gençlerde telafisi mümkün olmayan hasarlar meydana geldiğinde, toplum olarak zor dönemler geçirebiliriz.
Günümüz eğitim anlayışı gençlerimizin, sanal eğitim ve öğrenme alanlarından uzaklaşıp, yaparak yasayarak ve hayat boyu öğrenme modelini şiar edinmeli. Staocu felsefeye göre bütün insanlar bir noktada birleşir, evrensel akıl. Bu düşünceye göre evrensel akıl yeryüzünde var olan bütün akılların yaratıcısı ve kaynağıdır. Dolayısıyla faziletin ve erdemin en büyüğüne sahip olan, insanlara yön veren ve harekete geçiren de bu akıldır. ‘’o doğanın gücüdür, o ruhtur bilgenin aklıdır; adaletli olanla olmayanın ölçüsüdür.’’ diyor Çiçero.
Hakan Çoban
Eğitim Koordinatörü